27 Mart 2012 Salı

Gudrun Himmler

    Merhaba,

    Nazi Almanyası'nda SS ve Gestapo şefi Heinrich Himmler'in kızı, Gudrun Burwitz, senelerdir "Stille Hilfe" -Sessiz Yardım- isimli dernek aracılığı ile hayatta olan SS Subaylarına yardım ediyor. Senelerdir basınla konuşmayan, kendisini tanıyanlar tarafından "soğuk ve huysuz" olarak nitelendirilen bir insan.

 
   


    Bu yaptıkları nedeniyle hakkında pek çok eleştiri yapılıyor haliyle. Ekşi Sözlük'te hakkında "bir küçüklük fotoğrafı: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/...du.html?position=11


küçüklük..." diye bir entry var. Küçük bir canavar gibi değil mi.

    Ya da "axishistory.com" forumlarında Avustralyalı birisi hakkında "Well if she is reading, ich hoffe, dass sie fühlt sich gerade eine bisschen Reue für die Millionen der Leute ihr Vater und ihre Freunde haben ermordet. Aber, ich glaube, dass es für das zu spät ist." yazmış. "Eğer okursan, babanın ve arkadaşlarının milyonlarca kişiye yaptıklarından dolayı biraz da olsa pişmanlık duymanı umuyorum. Ama ne yazıkki artık çok geç."

    Daha arasam inanın yüzlercesini bulabilirim.

    Peki neden insanlar hiç düşünmez, Gudrun Himmler'i bunu yapmaya iten nedir ?

 
    Başka birşeyle devam edelim, daha sonra bağlarız.

    Hermann Göring, 3. İmparatorluğun ikinci adamı ve İmparatorluk Mareşali, yani en yüksek rütbeli kişisi. Savaşın bitince teslim oluyor, Nürnberg mahkemelerinin baş sanığı. Sonunda idama mahkum ediliyor ve idamından bir kaç saat önce intihar ediyor.

    Aslında Nürnberg'de kurulan bu sirk çadırına mahkeme, oynanan tiyatroya duruşma demek bile ayıp. Bu mahkemede savcı ve hakimler bizzat kazananlar tarafından kaybedenleri yargılamaları için gönderilmişlerdir. Hermann Göring, Nürnberg'e geldiğinde, idamla yargılanmayı bırakın, tekrar Almanya'nın başına geçebileceğini düşünmektedir. Tarihte daha önce de kazananlar kaybedenleri öldürmüşlerdir. Ama gelin görün ki bu defa bu infaz, mahkeme ile süslenmiştir.

    Yanlış anlamayın, ben Hermann Göring'i seven birisi değilim. Ama savaşın bitişinin üzerinden 67 yıl geçtiyse, bazı tabuları yıkıp, adil olmak adına karşı tarafa da kulak vermek gerekiyor.

    Savaş bitince bu sirkte bütün suçlar Almanların üzerine yıkılmış, günümüze kadar süren bir karalama başlatılmıştır. Ben artık insanların okuması ve olan bitenin göründüğü gibi olmadığına inanıyorum.

    1) Adolf Hitler ve Heinrich Himmler'in planladığı nihai çözüm'ün kabahatini Hermann Göring'e yükleyip, resmen Rusların ciğeri soğusun diye onu öldürmek ne kadar doğru ?
    2) Wehrmacht ve OKW'nin üst düzey subaylarını idam etmek ne kadar doğru ? Sonuçta Wilhelm Keitel ve Alfred Jodl emirleri Hitler'den alan askerlerdir, Hitler'in silahlı kuvvetleri resmen ve fiilen yönettiği bir dönemde, altında çalışan subayları öldürmek ne kadar doğrudur ?
    Jodl, Keitel'in astıdır ve Hitler'in bazı emirlerine karşı çıkmaya çalışmıştır (Keitel William Shirer'ın deyimiyle tam bir dalkavuktur). Ve 1953 yılında Alman Mahkemesi tarafından aklanmıştır, yani üzerindeki suçlamalar düşürülmüştür. Ölümünden 6 yıl sonra. Suçsuz yere ölen bir sürü insan varken Jodl'ın ölümüne üzülecek değilim, ama bu karar benim için bir yönden önem taşıyor. Nürnberg Sirk çadırında abartılı kararlar alınmıştır ve yüzde yüz, kesin olarak taraflı, kazananların düşmanlarını savaş bittikten sonra öldürerek tatmin olmalarını sağlamış bir mahkemedir. Evet kazananlar tatmin olmuşlardır, çünkü o dönemde 3 kazananın 3'ünde de ekstrem derecede otoriter devlet başkanları vardır, kararları bir bakıma kendileri almışlardır. Örneğin idam cezası alan askerlerin, askeri geleneklere uygun olarak kurşuna dizilmek isteklerine Josef Stalin karşı çıkmıştır ve asılmaları üzerinde direnmiştir.
    3) Rudolf Hess ülke yönetiminde sözü pek geçmeyen, Hitler'in çok eski dostu olduğu için Parti sekreteri olan birisidir. 1941 yılında barış görüşmesi yapmak için bir gece kimsenin haberi olmadan İskoçya'ya uçmuştur. Mahkeme başladığında Nürnberg'e getirilmiş ve Göring'i yıllar sonra mahkemede görmüştür. 1946'da ömür boyu hapse mahkum olmuş, yaşlılıktan serbest bırakılmasına çok az bir süre kala "intihar" etmiştir. Savaş kararlarında bu kadar etkisiz olan, tek suçu ülkenin başındaki adamın yakın bir dostu olmak olan Hess'i tek bir mahkeme ömür boyu hapse mahkum edebilir herhalde, kazananların kaybedenleri yargısızca infaz etmek için kurdukları bir mahkeme. Rudolf Hess'in oğlu Wolf Rüdiger Hess babasının şüpheli intiharı üzerine "Babamı Kim Öldürdü" isminde bir kitap yazmıştır. Babasının suçsuz olduğuna inandığı aşikar, ben de buna inanıyorum. O kolbandını takan herkes iblis değil, bunu artık anlamamız gerekli.
    4) Almanya'nın en yüksek rütbeli adamı Hermann Göring idama mahkum edilirken, ondan daha iğrenç kararlar almış Henry Truman (teslim olmak isteyen Japonya'ya iki atom bombası attıran ABD başkanı), Josef Stalin (işlediği savaş suçları bir kenara, kendi halkına karşı yaptıklarıyla bile dünyada en çok insanın ölmesine neden olan adam ünvanını alabilecek birisi), Winston Churchill (her iki dünya savaşında etkin rol oynayan, İkinci Savaş sırasında dağılmak üzere olan Krallığı kurtaran bir kahraman olan Churchill, savaşın sonunda Rusların ilerleyişini kolaylaştırmak için, sivil ve tarihi bir şehir olan Dresden'i günlerce RAF'a bombalatmış, fosfor bombası kullanıp şehrin yanmasını sağlamış ve olay sonucu resmi açıklamaya göre 25 bin sivil ölmüştür. Şehir bombardımandan sonra günlerce yanmış ve harabeye dönmüştür.) gibi adamlar yargılanmak bir yana, kahraman ilan edilmişlerdir.

    Rudolf Hess'in ölümü bir suikasttir. 1945-1987 arası hapiste olan bir adam neden beraatine haftalar kala intihar etsin ? Peki babasının bunları yaşamasına şahit olan bir adamın onu savunmasını kim engelleyebilir ? Wolf Hess için 45 öncesi dünya, şimdiki dünyadan daha iyi bir yer değil midir ? Babasını öldüren ABD'nin başını çektiği bu düzen değil midir ?

    Peki Gudrun Burwitz'e dönersek. Heinrich Himmler hasta bir manyak olabilir, ama çok iyi bir baba da olabilir. Küçük Gudrun babasının yaptıklarından habersiz, onun için Heinrich Himmler SS'in şefi ve Almanya'nın en korkulan adamı değil, kendisini çok seven bir babadır. Burada yapmaya çalıştığım Himmler'i aklamak değil, biraz empati kurmak. Peki daha sonra ne oluyor ? Savaş kaybediliyor, yeni bir dünya. Himmler'de Eisenhower'le görüşmeye giderken yakalanıp intihar ediyor. Bence Gudrun'un kurulan yeni dünyaya alışamama hakkı var, ona karşı birşeyler yapmaya hakkı var.

    Bunun nedeni bazı gerizekalıların sandığı gibi Gudrun'un küçük bir canavar olarak doğması değil. Bunun nedeni Gudrun'un babasının - ne yazık ki - Heinrich Himmler olması. Gudrun'un o dönemdeki yüksek rütbeli Nazilerin hepsinin ailesinde görüldüğü gibi, çocukluğunda yoğun bir ideolojik eğitime tabi tutulmasıdır. Gudrun Himmler'i tanıyan birinin söylediği gibi (kaynak götüm değil, axishistory'de yayınlanan bir ropörtaj), Gudrun'un o dönem yaşadığı şoku hala atlatamamış olması, hala geçmişle yüzleşememesi, o ideolojiden kurtulamaması, babasını hala birlikte Dachau'ya geziye gittiği sevgili babası olarak hatırlamak istemesidir.

    Ben daha da ileri gidiyorum, Gudrun Himmler geçmişte yaşayan bir ucubedir demiyorum, ve onu anlamaya çalışıyorum, ve anlıyorum da. Çünkü tek neden yaşadığı şok değil aslında. Çünkü Wolf Hess'in gördüklerini o da gördü, yaşadı. O dönem devletin bir kademesinde görev aldığı ve görevi olan şeyi yaptığı için günümüzde abartılı bir şekilde cezalandırılan insanlara yardım ediyor. Belki de bu kadar ileri gitmesi için onu motive eden şey bu yardım ettiği insanların eskiden babasının "çalışanları" olması.

    Gudrun Himmler'in Stille Hilfe ile yardım ettiği kişilerden birisi de Sören Kam. Sören Kam'ın hikayesi benim için ilginç. Kendisi Danimarkalı ve Almanların Danimarka'yı 1 günde işgal etmesi üzerine SS birliğine katılan Kam ve 2 arkadaşı, Kopenhag'da birkaç gazeteciyi, SS'den aldığı emirle öldürüyor. Savaştan sonra o iki arkadaşı Danimarka'da mahkemece suçlu bulunup idam ediliyor, Kam ise Almanya'da kalmaya devam ediyor. Avrupa Birliği yasalarınca Danimarka'ya iade edilmesi gerekse bile Almanya bunu kabul etmiyor, şuanda 90 yaşındaki Kam, Stille Hilfe organizasyonlarında Gudrun Himmler'in korumalığını yapıyor.

   Ama bütün bu hikayede çok büyük bir saçmalık var. Danimarka'ya gidenler bilirler (yazar burda hava atıyor), hiç dağ yoktur. Dönemin en güçlü tanklarına sahip Almanya, Danimarka'dan teslim olmasını isteyince Kral 10. Kristian ülkeyi teslim etmiştir. Onun için zor bir gündür, gazetecilerin anlattığına göre ağlamaklı olarak kahvaltısını bitirir ve daha sonra antlaşmayı imzalar. Ama Norveç Kralı olan kardeşi Carl (Norveç Kralı olarak Haakon), abisi Kristian'ın cesaret edemediğini yapıp Alman ordusunu Güney Norveç'te yavaşlatmış ve ülkenin bankasında bulunan kamyonlarca altını dağlara kaçırmayı başarmıştır. Kristian'ın tutumunu anlayabiliriz, teslim olan Danimarka, işgal edilen ülkeler arasında en iyi muameleyi görmüştür. Zaten Danimarka ordusunun Wehrmacht'ı durdurması imkansızdır, bunu bilen Danlar denememiştir bile.

    Peki Kral ülkeyi teslim ederse, halk ne yapar ? Kristian'ın ülkeyi teslim etmesiyle SS ülkede denetleme yetkisine sahip olmuştur, Kralından ve SS'deki üstlerinden aldığı emirle bir gazeteciye suikast düzenleyen Kam, bu işin günah keçisi olmuştur. Kolay olan Kam için idam kararı vermek, doğru olan ise, olayı her yönüyle görüp, Kam ne kadar suçlu ise, Kristian'ın da o kadar suçlu olduğunu kabul etmektir.

    => Gudrun Himmler evlendikten sonra Burwitz soyadını almıştır.
    => Ekşi sözlükte verilen fotoğraf: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/nazilerin-cocuklarina-ne-oldu.html?position=11
    => Wolf Rüdiger Hess ve kitabı ile ilgili: http://ecx.images-amazon.com/images/I/31TLzPJzlNL._SL500_AA300_.jpg
    => Axishistory'de ki Gudrun Himmler forumu, bahsettiğim yazı 4. sayfada: http://forum.axishistory.com/viewtopic.php?f=77&t=135814&start=45

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder